Gazetecilik, sadece bir meslek değil; topluma karşı yerine getirilmesi gereken ahlaki bir sorumluluktur. Kalemi kimin adına oynattığın değil, kimin adına sustuğundur seni gerçek bir gazeteci yapan. Bugünlerde ise gazeteciliğin temel sorusu şu: “Taraf mı tutmalı, gerçeği mi savunmalı?”
Gazeteci kimdir, nasıl olmalıdır?
Gazeteci, her şeyden önce hakikatin izini süren bir tanıktır. Kalemini pazarlayan değil, soran; alkışlayan değil, sorgulayan; korkan değil, cesur olandır. Görevi; ne alkış almak, ne de nefret toplamak. Görevi, yalnızca gerçeği yazmaktır.
Bir gazeteci;
Tarafsız olmalı ama duyarsız değil.
Eleştirel olmalı ama önyargılı değil.
Cesur olmalı ama körü körüne kavgacı değil.
Güç odaklarından uzak durmalı ama halkın sesi olmaktan da vazgeçmemelidir.
İktidar yanlısı gazetecilik: Bir nevi propaganda
Bugünün medya dünyasında iktidar yanlısı gazetecilik, çoğu zaman halkı bilgilendirmekten çok, yönetimi meşrulaştırma görevine dönüşmüş durumda.
Ekranlarda, sayfalarda ya da sosyal medyada karşımıza çıkan haberler; sorgulayan değil onaylayan, analiz eden değil savunan bir dille sunuluyor.
Sorgulamak yerine alkış tutan gazeteciler, halk adına değil; koltuklar adına yazıyor.
Bu gazetecilik türü, çoğu zaman sessiz kalınan gerçeklerle halkı karanlıkta bırakır. Bilgi yerine söylem, haber yerine manipülasyon üretir.
Muhalefet yanlısı gazetecilik: Eleştiri mi, taraflılık mı?
Bir diğer cephede ise kendini “muhalif” olarak tanımlayan gazeteciler yer alıyor.
Evet, iktidarı sorgulamak demokrasinin temelidir. Ancak bu sorgulama tek taraflı bir körlük haline geldiğinde, gazetecilik yeniden kaybeder.
Muhalif olmak, iktidarı eleştirmekle sınırlı kalmamalı. Muhalefetin de yanlışları varsa, oraya da kalem uzanmalıdır. Aksi halde gazeteci, sadece karşıtlık üretmiş olur – ama gerçek üretmiş olmaz.
Tarafsız gazetecilik: En zor ama en değerli olan
Tarafsızlık, çoğu kişinin sandığı gibi “duyarsızlık” değildir. Tarafsız gazeteci, yaşananları duygusuzca değil, ölçülü bir sorumlulukla yazar.
Hakikate en yakın noktada durmaya çalışır.
Bugünlerde tarafsız kalmak kolay değildir; çünkü hem okur hem sosyal medya hem de siyaset, gazeteciyi bir tarafa çekmek ister.
Ama gerçek gazetecilik, ikna etmeye değil, aydınlatmaya çalışır.
Sonuç: Kalem kiralanamaz, vicdan satılamaz
Gazeteci, her şeyden önce halkın gözüdür, kulağıdır, vicdanıdır.
Eğer o vicdan kiralanmışsa, kalem de satılıktır.
Eğer o kulaklar sadece bir tarafı duyuyorsa, gerçeği kaçırır.
Eğer o gözler sadece istendiği gibi bakıyorsa, körleşir.
Taraf tutmak kolaydır.
Ama gerçeği savunmak yürek ister.
Bugün gazetecilik o yüreğe her zamankinden daha çok muhtaç.